Header Ads

Anasayfa > Beşeri Coğrafya > Ekonomik Krizin Faydaları (!)

Ekonomik Krizin Faydaları (!)

Başlık "Ekonomik Krizin Faydaları", evet. Kulağa ilk başta biraz saçma geliyor. Ekonomik krizin faydası mı olur ya hu? Zamanında yapması gerekenleri yapmayan ülkelerde bu tür durumlar ortaya çıkabiliyor. Açıklamaya başlayayım.



Öncelikle bir ülke hayal etmeniz gerekiyor.

Ekonomik kriz henüz yok, parası ortalam değere sahip, uluslararası piyasaya bolca hammadde satıp ondan daha fazla mamul ürün alınıyor, yatırımlar üretime değil inşaata yapılıyor. Biraz tanıdık geldi bu tanım ama tam çıkaramadım.

Şimdi bu ülkenin detaylarına inelim.

Bu ülkenin kendisine ait bir dünya markası yok ancak insanlar gelir seviyeleri kısmen iyi düzeyde olduğu için ellerinde Amerikan kökenli Apple telefonlarla geziyorlar, öğlenleri kahvelerini kağıt bardakta içmek için sıraya girip kalitesiz bir kahve için maliyetin 19 katını ödüyorlar, yerli marka beyaz eşya veya telefonları "işe yaramaz, banal, ezik işi" olarak tanımlayıp Samsung, Bosch, LG gibi küresel markalara yöneliyorlar, arabalarını yüzde yüz ithal olan Volkswagen'den almaya özen gösteriyorlar(ederinin 3 katını vererek). Böyle bir ülkenin uzun süre ayakta kalması sizce mümkün müdür?
Cari açık alır başını gider, iç borçlanma(halkın lüks ihtiyaç için çektiği krediler, borçlar vs.) artar, kamunun giderleri artar, üretim yerli olmadığından dolayı ithalat süreçlerindeki yavaşlığı kullanan stokçular sürekli fiyat artırır, enflasyon artar, yerli yatırımcı yatırım yapmaktan korkar, üretim olmadığı için devletin para kazanma oranı düşer ve vergiler artar... Buna benzer daha birçok kötü durum ortaya çıkabilir.

Ülkeyi hayal edin demiştim, bu biraz kabus oldu ama kusura bakmayın lütfen. Güzel bir manzara fotoğrafı koyup yazıya devam edeceğim.

Bolu - Yedigöller

Kaldığımız yerden devam edelim. Kabusu hayal ettiniz değil mi? Şimdi bu hayali ülkede krizi de hayal etmeye başlayalım.


  • Ülkenin parası 1 sene içerisinde %100 değer kaybediyor, ithalat tutarları artıyor.
  • Hammadde satarak geçinen ülkenin en büyük alıcıları ekstra vergi yükümlülüğü koyuyor, ihracat düşüyor.
  • Enerji üretiminde kullanılan doğalgazdan dolayı sanayide küçük de olsa üretim yapan üreticilerin maaliyetleri artıyor, kar edemez hale geliyor hatta zarar ediyorlar ve en sonunda batıyorlar.
  • İthalat hız kesmeden devam ediyor. Depolanmış döviz miktarı her gün eriyor.
  • Cari açık artıyor, vergiler artıyor.
  • Değersizleşen parayı korumak uğruna halkın sırtına yüksek faiz oranları bindiriliyor(faiz artınca yabancı yatırımcı parasını ilgili ülkenin para birimine çevirip bankalara yatıracak sanılıyor). 
  • Yerel yatırımcılar yatırımın getirisinin faiz getirisinden daha az olduğunu görüp paralarını faize yatırıyor ve üretmeden para kazanıyor(devletin bütçesinden kar elde ediyor).
  • Devletin bütçesi azalıyor, demografik yatırımlardan kemer sıkılıyor.
  • Enflasyon tavan yapıyor, temel ihtiyaçları karşılamak asgari ücretin üzerinde bir gelir gerektirir hale geliyor.
  • Kar edemeyen işverenler işten çıkarmalara gidiyor, işsizlik oranı yükseliyor.
  • Betona yatırım devam ediyor, tamamı ithal olan çimento ve çelikle binalar dikiliyor. Dikilen binalardaki daireler fakir halka ederinin 5 katı fiyata satılıyor. Bu paralar inşaat firması sahipleri tarafından dövize dönüştürülüyor ve yurtdışına kaçırılıyor. 

Bunun gibi sürüyle kötü durumun oluştuğunu düşünün, tek tek yazamayacağım yoksa yazı uzar gider.

Böylesine kötü durumun içerisinden ne fayda sağlanabilir ki? İnsanın aklı almıyor değil mi?
Şimdi sıra geldi bu faydaları saymaya.

Her şeyin fiyatının arttığından bahsetmiştik değil mi? Peki her şeyin fiyatı artarsa kurtuluş nerededir? Kendiniz üretirsiniz, para vermezsiniz. Bu kadar basit. Koskoca ülkeyi de kurtarmanın yolu bu değil midir?

Krize giren ülkede:


  • Kendi malını üreterek döviz karşılığı ithal ürün almak yerine yerli parayla ticarete yönelir,
  • İthalatta daha yakın komşularla alternatifler aranır ve yerli paralar kullanılır,
  • Krizi fırsata çevirmek isteyen vatandaşlar tarafından yeni yatırım alanları üretilir,
  • Enerji sektörünün bağımsızlığını sağlamak amacıyla yerli kaynaklara yönelinir(yenilenebilir enerji, nükleer enerji vb.)
  • Yerli malı elektronik ürünlerin satın alınması teşvik edilir(aslında ülkeyi bu duruma getiren halk yine ithal ürün taraftarıdır ancak artık parası ona yetmemektedir),
  • Sebzenin, meyvenin yerlisine yönelinir,
  • Kırmızı ette yerli hayvan tercih edilir,
  • Fabrikalar teşvik edilir, korkak üreticiye devlet garantisi verilir,
  • Tarım arazilerinin daha iyi kullanımı için toprak reformları yapılır,
  • Ekonomik tedbir paketleriyle müsriflik azaltılır, devletin kendi kurumlarındaki israfın önüne geçilir(kısmen),
  • Halkın tamamı fakir hale geleceği için orta sınıf ortadan kalkar, fakirler artar halk daha iç içe olur(bu nasıl fayda ya?),
  • Bölgesinde çekici ülke olmaktan çıkar, aldığı göçler azalır,
  • Parası değer kaybettiği için turist miktarı artar(gelen turiste her şey dövizle satılır kar sağlanır),
  • Ülkeyi bu hale getirenlerin cehaleti görülür ve okumaya olan istek artar,
  • Akaryakıt ithalatı düşer, halk toplu taşımaya yönelir.
Bunlar benim aklıma gelenler ama siz demek istediğimi anlamışsınızdır. Bu durumlardan birçoğu krize giren ülkelerin yaşayacağı şeylerdir. Ha ne kadar sonra ortaya çıkar bilemeyiz ancak elbet ortaya çıkar bu durumlar. Zaten doğal bir süreç gibi bu krizin de çözümü işte yine kriz sonrasında ortaya çıkan bu bilinçtir. 
Ülkelerin kalkınmasının kesintisiz sağlanması için bu bilinç nesilden nesile aktarılmalı, lüksten ve israftan kaçacak nesiller yetiştirilmelidir.

Kısacası ekonomik kriz bazen ülkelerin akılını başına getirir.
Eee ne demişler "BİR MÜSİBET, BİN NASİHATTEN İYİDİR!".





Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.